Bursa'da Gazcılar Caddesi'nin arka sokaklarında anneannemler otururdu. Hayatımın ilk on yılının ciddi bir kısmını oralarda geçirdim. Keyifliydi, salakçaydı. Benim gibi başka çocuklar vardı, sokakta oynardık. Kedi boyutunda sıçan kovalamıştık bir kere. Ağacın tepesinde kalmış yavru bir kediyi aşağı atlaması için teşvik etmiştik (ağacı sallayarak), bacakları kırılmıştı hayvanın. Yokuş bir ara sokağın yan tarafı kocaman bir otluk araziydi, kurban bayramında koyuncular orada konuşlanırdı, leş gibi kokardı; gidip hayvanlara bakardık. Bayram değilken orada ateş böceği olmadığını çok sonradan öğrendiğim böcekler toplar kibrit kutularına koyardık. Elimize sarı sarı işeyen uçuç böcekleri de toplardık; renginden cinsiyetini tahmin ederek iddialaşırdık kız mı erkek mi diye. İddialar asla sonuçlanamazdı tabi ki. Birbirimize meydan okurduk kim ısırgan otlarının arasında en uzun süre yuvarlanabilecek diye. Yokuş yolda yakan top oynardık, top habire yuvarlanıp giderdi, yine de yer değiştirmezdik nedense. Sokak köpekleri gibi arabaların arkasından koşup tampona dokunmaca oynardık. Bisikletle yokuştan aşağı çığlık çığlığa iner Gazcılar Caddesi'ne 90 derece olan bu sokaktan son hız caddeye dalıp karşıya geçerdim; hehhey yine ölmedik oley derdim. Düşerdim, dizim kanardı, kabuk yolmaca; iyileşmeden bir daha düşerdim, yara daha da büyürdü falan. Hala dizlerdeki o yanma ve morarık acısı karışımı hisin tadı damağımda.
Şimdi oralar Toki oldu. Bu işin kişisel aldığım kısmı. Çocukluğuma kişisel bir istila gibi hissediyorum oralardan geçerken o korkunç binaları gördüğümde; üstelik kimse de oturmuyor hala oralarda bildiğim kadarıyla. Her neyse; konuya döneyim.
Çizgifilmler hakikaten süperdi o yıllarda. Ninja kaplumbağalar, Tom & Jerry, Hayalet Avcıları, Çakal ve "Bip-Mip", Pokemon... Şekerkız Candy hala içimde yaradır; süperdi ama ömrümü yedi. O kadar drama çocuklara fazla gerçekten... Sinemalarda da Aslan Kral, Küçük Denizkızı, Çakmaktaşlar, Çirkin ve Güzel olduğu aklımda kalmış. Şahsen Küçük Denizkısı'nda gözlerim çıkana kadar ağlamıştım; çok keyifliydi.
Çizgifilmlerin modalarının geçmesini tuhaf karşılamıyorum; biri biter diğeri başlar. En azından öyle olmalıydı. Ama bu çizgifilmlerin önemli bir kısmı modanın geçişi yüzünden ortadan kalkmadı; birden bire çocuklara uygunsuz olduklarına karar verildiği için ortadan kalktılar. Pokemon olduğunu düşünüp çocuğun biri bir camdan atladı diye... Peh. Ben şimdi o bisiklet maceralarından birinde hak ettiğim -ve sırf şansımla paçayı kurtardığım- üzere ölseydim, bisikleti mi yasaklayacaklardı çocuklara? Hayret bişe.
İşin işte sinirlendiğim kısmı bu. "Çocuklara uygunsuz içerik" küstahlığını da kapsayan çocuklara karşı aşırı korumacı, gerçeklikten kopmuş o çocuk fetişizmi.
Geçen gün bir adamla tanıştım; bir rehberlik öğretmeni ve aynı orta okulun okul müdür yardımcısı: "Neler neler var çocuklarımızı korumamız gereken. Müzikle başlayıp, satanizme giden, şiddet içeren bıdıbıdıbıdı... Bu yüzden ben kendi çocuğuma gitar çalmasını yasakladım. Baya da iyi öğrenmişti ama ucu nerelere gidiyor."
Aile Akademisi diye bir şey kurmuş bir takım bilirkişiler. Hani şu hükümetin de evlenmeden önce çiftlere sertifika verme projeleriyle ilişkili bir grup. Yayınladıkları bir makale: Shrek Araştırma Raporu. İçinde "çocuklara uygun olmayan içerik" bulunan sahneleri biir bir tespit etmişler. "Çirkinlik" kategorisinden birkaç örnek (alıntıdır):
Shrek 1, Sahne 2, 2. dakika, Shrek, hilal arması olan tuvaletten çıkarken, pantolonunu kaba bir şekilde çekiştirerek kaşınır.
Shrek 1, Sahne 4, 3. dakika, Shrek, dişini fırçalamak için salyangoz dolu bir kavanozdan bir küçük salyangozu alıp bir çubuğa salyangozu sıkarak jelini alır. Bununla dişlerini fırçalar. Aynaya baktığında ayna kırılır.
Shrek 1, Sahne 19, 16. dakika, Shrek, bir cücenin elindeki meşaleyi alırken, doğrudan meşaleyi alır. Hiç rica etmez. Meşaleye hala tutunmakta olan cüceyi de silkeleyerek yere atar.
Shrek 1, Sahne 28, 29. dakika, Shrek, yanardağ içindeki karanlık şatoya bakarak, “oldukça büyük yeri de çok güzel” der.
Shrek 2, Sahne 24, 23 dakika, Shrek, havlayan fino köpeğine yüksek sesle bağırır. Köpek korkusundan yüzünü kapatır.
Shrek 2, Sahne 33, 38. dakika, Kral, meydandan geçen bir hizmetlinin elindeki çanağa parmağını daldırır “hıımm, çok güzel bu yemeğin adı ne” diye sorar. Hizmetli de “bu yemek değil majesteleri köpeğin maması” diye karşılık verir.
Shrek 3, Sahne 11, 13-17. dakikalar, Bardaki kötü karakterler, sevinirken kavga etmeye başlarlar.
Shrek 3, Sahne 12, 17-20. dakikalar Shrek: “yakında sadece sen, ben ve bataklığımız olacak”
Çoğunu kırpmak zorunda kaldım; beş A4 dolu var bu tespitlerden. Merak eden Google'lasın.
Sonuç:
Hızını alamayan araştırmacı arkadaşlar başka uygunsuz içerikleri de kategori kategori araştırmışlar:
Cinsellik:
Shrek 1, Sahne 30, 34. dakika, Eşek, Ejderha’nın elinden kurtulmak için dişi Ejderha’ya kur yapmaya başlar. Ejderha da Eşek’e aşık olur. Nefesi ile kalp işareti yapar.
Shrek 1, Sahne 31, 35.dakika, Prenses Fiona, kendisini kurtarmaya gelen Shrek’in kendini öpeceğini düşünerek dudaklarını uzatır.
Shrek 1, Sahne 41, 49. dakika, uykusunda sayıklayan Eşek, “hadi bebeğim üstüme otur da seni gezdireyim” der.
Shrek 2, Sahne 10, 5. dakika, Fiona, Shrek’i kurtarır ve öpüşürler.
Shrek 2, Sahne 14, 7. dakika, Shrek ve Fiona, yalnız kalmak için Eşek’i evden çıkarırlar. Shrek, Fiona’ya “nerde kalmıştık” der ve güldükten sonra “sanırım hatırladım” diyerek Fiona ile öpüşmek ister.
Shrek 2, Sahne 36, 41. dakika, Peri Anne, bir iksir üzerinde çalışmaktadır. Şöyle söyler “bir damla arzu, (gülerek) seni yaramaz, bir tutam tutku, son olarak da biraz şehvet”
Shrek 3, Sahne 3, 1-2. dakika, Eşek Fionayla yatan Shrek’in üstündeki yorganı kaldırır ve: “O ha sen pijama diye bir şey duymadın mı?” der.
Shrek 3, Sahne 12, 17-20 dakika, Eşek Ejderhaya öpücük gönderir.
Shrek 3, Sahne 16, 24-27 dakika, Eşek, Okul bahçesinde yürürlerken, “Okuldaki don indirme anılarım aklıma geldi, der.”
Shrek 3, Sahne 25, 31-87. dakika, İki kurabiye sinemada film izlerken öpüşür.
"Cinsiyet Karmaşası":
Shrek 1, Sahne 7, 3. Dakika, Bataklığa kendi çizdiği dev resimleri olan tabelalar hazırlayan Shrek, kendi yaptığı tabloyu öptüğünde dudakları bir rujla boyanmış bir hal alır.
Shrek 1, Sahne 30, 32-34. dakikalar, Prenses Fiona’nın hapsedildiği şatonun bekçisi olan korkunç ejderha dişi bir ejderhadır.
Shrek 1, Sahne 43, 51. dakika, Ormanda yollarını kesen Robin Hood ve çetesine karşı kavga eden Prenses, çetenin tüm üyelerini kısa zamanda döver.
Shrek 2, Sahne 5, 3. dakika, Fiona, aynanın karşısına geçmiş, Shrek’le birlikte sakal traşı olmaktadır.
Shrek 2, Sahne 49, 60. dakika, transseksüel Kötü Kalpli Abla, barmen olarak yine sahnededir. Yakışıklı Prens’ten bahsedilirken “Dalga mı geçiyorsun. Büyüleyici. Yüzü özenle yapılmış melek heykellerine benziyor” der.
Shrek 3, Sahne 6, 5-7. dakikalar, Erkek Terzi efemine bir edayla konuşur.
Shrek 3, Sahne 6,5-7. dakikalar, Shrek’e manikür-pedikür yapılır, dudakları boyanır, maskara yapılır.
Shrek 3, Sahne 11,13-17. dakikalar, Barda içki veren bayan (Mayble) maskülen bir edayla konuşur.
Shrek 3, Sahne 45, 72. dakika, Shrek, Yakışıklı Prens’e “Aslında taytın sana çok yakışmış” der. Yakışıklı Prens teşekkür ettiğinde, Shrek, “Bunun erkekler için olanı var mı?” diye sorar.
"Kavramsal temel ve ilgili araştırmaların aktarıldığı bölümlerde de ifade edildiği gibi, günümüzde çocuklarda şiddet, alkol kullanımı, zorbalık, argo konuşmalar, saygısızlık vb. sorunlarda önemli bir artış söz konusudur. Shrek serisi bir bakıma bütün bu sorunlara “eğlence” gibi “masum” bir temaya dayanarak serinin baş karakterleri aracılığıyla meşruluk kazandırmaktadır."
Ben diyorum ki bu araştırmacı arkadaşlara: pardon ama SİZ SAPIK MISINIZ?
Çocukları gereçk hayatta olan şeylerden habersiz büyütme çabalarınız hem salakça -çünkü imkansız-, hem de yuh! Bu nasıl bir küstahlık be? Neye göre belirlediniz hangi yaşta çocuğun karşısına geçilip "Ehe, bak senden neleri gizledik de aslında haberin yoktu. Artık büyüdün; çot diye karşılaş bakalım." deneceğini? 18 olur mu? 17 yıl 11 ay? Tam belirlemek lazım, 15 yıl 6 ay 7 gün 35 dakika bana uygun görünüyor. Bir gün önce olsa belki çocuk delirebilir; doğru. Koy çocuğun önüne pepeyi, evet, al gerçek hayata hazırlıyor. Eskiden Winnie The Pooh derdim de içinde domuz var ya; çocuklar domuzların varlığından belli bir yaşa kadar haberdar olmamalı dendi en son, doğrudur.
Bir sor kendine, bir öğren, sorgula da "bilirkişi" olduğunu iddia et bari. Eski "gerçek, revize edilmemiş" (gerçi artık revize edilmiş hallerinin bile çocuklara ağır olduğuna karar verecek kadar hanımevladı olduk) masallarda neden o kadar şiddet var; ölüm var, cinsellik var? Her biri de bir rüya havasındadır; gerçek gibi değildir ama yalın bir şekilde, bazen kodlarla oradadır. Çünkü çocuğu gerçek olana hazırlar.
Öf çok sinirlendim yine. Bu nedir ya, bu salakça korku, küçük insanlar cinselliğin falan ne olduğunu anlayacak diye... Gerizekalı arkadaşlarım benim; çocuklar her şey hakkında önce izlenimler biriktirir; sonra vakti gelince, gerekli olunca ayrıntılarını öğrenir. Bu yüzden bizim nesil de televizyonda öpüşen çiftler, kırmızı noktalarla büyümesine rağmen hormonlar kıpramaya başlayana kadar yatakta olanları çok da merak etmedi. Eğer çocuğu o "izlenimlerden" esirgersen, onu hayatın sonradan keşfettiği gerçeklerinden soğutursun; uzaylı gibi gelir bu olaylar ona-
Bi dakika.
Amacın bu mu lan?
Gelecek nesillerin sevişmekten tiksinmesi mi; "cinsiyet kalıpları"na uymayandan yabancılaşması mı (o da ayrı ironik; cinsiyetleri keskin bir şekilde birbirinden ayır; ama cinsiyetin tayin edildiği anatomik bölgeleri de sır perdesi ardına sok, süper kafası karışmış, sapık nesiller yetişsin. bkz. Japonlar)? "Çirkin" olanın, "çirkin, kötü" kavramlarının yeni nesillerde yok edilmesi mi (ama bir şekilde "iyi ve güzel" korunacak, her nasıl kontrasttan çıkarılacaksa artık)? Keh keh, bol şans. Ama o arada benim ve neslimin gerçekten kaliteli çizgifilmlerinin, eğlence ürünlerinin ortaya çıkmaya devam etmesine de engel oluyorsun; so fuck you.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder